تعريف [song في الإنجليزية التركية القاموس.
- song
- şarkı
Hepimiz halkın önünde bir şarkı söylemeye utandık.
- We all felt embarrassed to sing a song in public.
Ozodbek'in şarkılarını severim.
- I like Ozodbek's songs.
- song and dance
- şamata
- swan song
- efsaneye göre kuğunun ölmeden önceki son ve güzel ötüşü
- compose a song
- şarkı bestelemek
- compose a song
- şarkı yapmak
- eurovision song contest
- erovizyon şarkı yarışması
- folk song
- deyiş
- love song
- aşk şarkısı
Bu şarkı bir aşk şarkısı.
- This song is a love song.
Mesela, bu bir aşk şarkısı.
- For example, this is a love song.
- sing a song
- türkü çağırmak
- song
- parça
Onun yeni parçasını dinledin mi?
- Did you listen to her new song?
- song contest
- şarkı yarışması
- song thrush
- öter ardıç
- swan song
- bir sanatçının son eseri
- write a song
- şarkı yazmak
- folk song
- halk türküsü
- for a mere song
- yok pahasına
- for a song
- çok ucuza
- for a song
- kelepir
- go for a song
- çok ucuza gitmek
- go for a song
- yok pahasına satılmak
- go into one's song and dance about sth
- bir şey hakkında mazeret uydurmak
- pop song
- pop şarkısı
- popular song
- popüler şarkı
- religious song
- dini müzik
- sing a song
- şarkı söylemek
- sing a song
- şarkı söyle
- song
- şarkı söyleme
Senin bir şarkı söylemeni istiyorum.
- I would like you to sing a song.
Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
- We enjoyed singing songs together.
- song
- şarkıcılık
- song
- mahnı
- song
- türkü
Tom'un hiç türkü söylediğini duydun mu?
- Have you ever heard Tom sing folk songs?
Birçok türküler toplumsal problemler hakkındaydı.
- Many folk songs were about social problems.
- theme song
- film müziği
- theme song
- ana müzik
- torch song
- marş
- work song
- işyeri marşı
- a song and dance
- bir şarkı ve dans
- cover song
- şarkı kapak
- cover song
- (Muzik) Cover versiyon, cover şarkı ya da kısaca Cover: Popüler müzik alanında önceden plağı çıkmış bir şarkının yeni bir yorumla farklı şarkıcılar tarafından yeniden icra edilmesi veya plağının çıkartılması anlamına gelmektedir
- cover song
- (Muzik) Düzenleme, aranjman: Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik, aranjman
- drinking song
- içki alemi şarkısı
- flash song
- flaş şarkı
- folk song
- türkü
Tom'un hiç türkü söylediğini duydun mu?
- Have you ever heard Tom sing folk songs?
Tom, oğluna birçok türküyü nasıl söyleyeceğini öğretti.
- Tom taught his son how to sing many folk songs.
- for a song
- yok pahasına
- give so. a song
- vermek çok. bir şarkı
- gospel song
- gospel şarkı
- hit song
- şarkısı
- make a song and dance about something
- (deyim) Bir olayı büyütmek, yaygara koparmak
Don't make a song and dance about it, I only asked you to be silent!.
- no song
- hiçbir şarkı
- sing the same song
- aynı şarkı
- song and dance
- yaygara
- song of joy
- sevinç şarkısı
- song of lamentation
- (Edebiyat) Ağıt, mersiye
- song thrush
- şarkı pamukçuk
- the last song
- son şarkı
- the song received extensive airplay
- şarkı kapsamlı airplay aldı
- theme song/tune
- film müziği, ana müzik, anatema
- to give sb. a song and dance
- sb vermek. bir şarkı ve dans
- torch song
- mars
- torch song
- melankolik aşk şarkısı
- traditional song nights
- sıra gecesi
- break into song
- şarkıya başlamak
- burst into song
- şarkıya başlamak
- coon song
- zenci şarkısı
- go for a song
- çok ucuza satılmak
- listen song
- şarkı dinlemek
- song
- {i} şiir
Tom şiir ve şarkı sözleri yazmayı seviyor.
- Tom likes to write poems and song lyrics.
Onun hakkında şarkılar ve şiirler yazıldı.
- Songs and poems were written about him.
- song
- {i} şakıma
- song
- lirik şiir
- song
- {i} ötüş
Bülbüllerin ötüşü çok güzel.
- The song of nightingales is very beautiful.
Bu kuşun ötüşü çok güzel.
- The song of this bird is very beautiful.
- song
- saçma
- song
- {i} güfte
Ne yazık ki bu şarkının güftesini bulamıyorum.
- Unfortunately I can't find the lyrics for this song.
- song
- song and dance şarkılı kısa oyun
- song
- {i} ötme
Bir kuş ötmesiyle ve bir insan konuşma tarzıyla tanınır.
- A bird is known by its song and a man by his way of talking.
- song
- uydurma mazeret veya bahane
- song
- {i} şarkı sözü
Tom bir şarkı sözü yazarı olarak ne kadar iyidir?
- How good is Tom as a songwriter?
Tom en büyük Amerikan şarkı sözü yazarlarından biridir.
- Tom is one of the greatest American songwriters.
- song
- yır
- song
- ucuz fiyat
- song
- ır
- song
- nakarat
- song
- boş Song of Solomon veya Song of
- song pointer
- (Bilgisayar) şarkı göstergeci
- song thrush
- {i} ardıçkuşu
- song thrush
- (isim) ardıçkuşu
- strike up a song
- şarkıya başlamak
- swan song
- son eser
- swan song
- bir sanatçının son eseri/gösterisi
- theme song
- oyunda tekrarlanan şarkı
- theme song
- tanıtım müziği
- torch song
- (isim) melankolik aşk şarkısı
- torch song
- duygusal aşk şarkısı